Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

Red göreve gelmeden önce antremanlar komik denecek kadar düzensizdi.

Oyuncular antremanlara geç gelirler, yanlarında antremanları seyretmeleri için her istediklerini getirebiliyorlardı. Salonun zemini berbattı. Potalar daha da berbattı. Duşlardan hiçbir zaman sıcak su akmazdı.  Antremanlar ise hiç ısınmaz ve drill yapılmadan sadece düzensiz çift kale maçlardan oluşuyordu. Red bütün bu saçmalıklara hemen son verdi. Salona sadece takım mensupları girebiliyorlardı. Başka herkes basın dahil salona alınmıyorlardı. Antremanlar çok sert ve disiplinli geçiyordu. Özellikle savunmaya çok ağırlık veriyorduk.”Antreman oyuncuyu geliştirmez ama düzenli ve iyi planlanmış antreman oyuncuyu geliştirir.” derdi.

Deplasmanlarda oyuncuları olduğunca serbest bırakırdı. Yatma saati, dışarıda kalma yasağı gibi kısıtlamalar hiçbir zaman olmadı. Deplasmanda bir tek yasak vardı., oda otelin barına yaklaşmak kesinlikle yasaktı. Çünkü bar Red’in yaşam alanı içine giriyordu. Bar kendisine, yardımcılarına ve basına mahsustu. O saatler scotch viski saati ve bol sohbet saatleri idi. Diğer antrenörlerden daha hoşgörülü idi ama yine de oyuncuları ile arasına bir mesafe koymayı unutmazdı. Çünkü günün birinde samimi olduğu oyuncuyu ya takımdan göndereceğini veya keseceğini hep biliyordu.

Oyuncularını disipline etmek isterse, basketbol konuları hariç, nadiren takımın önünde azarlardı. Genellikle “özel ofisine”  davet ederdi. Özel ofisi soyunma odasındaki tuvaleti idi. Beni genellikle, takımı basın önünde eleştirirsem özel ofisine davet ederdi. Uzun yıllar gazetecilerle iskambil oynamam nedeni ile aramız çok iyi idi. Red’in basın ile arası daha mesafeli idi. Bana hep, basınla konuşmalarımın ertesi günü basının manşetlerini oluşturacağı konusunda uyarırdı.

Red basına karşı bir heykel kadar sessiz davranırdı. Gazetecileri yemeğe çıkarır, onlarla saatlerce sohbet ederdi ama onlara ağızlarına sakız olacak hiçbir bilgi vermezdi. Onların karşısında hiçbir oyuncusunu, kulübü ve rakiplerini eleştirmezdi. Onlarla eğlenmek için ipe sapa gelmeyen bilgiler verir, bu haberlerden nasıl haber çıkaracaklarını merakla beklerdi. Ağır bir mağlubiyetten sonra bir gazeteci Red’e nasıl böyle sakin kalabildiğini sormuş. Aldığı cevap, ”Sinirlenmiyorum, asıl beni sinirlendiren tek şey eve girdiğimde karımın evde scotch viski kalmadığını söylemesidir.”  Tahmin edebileceğiniz gibi bu sözleri ertesi gün gazetelere manşet olmuştu.

Red’in basketbola bakış açısına hayrandım. 1969-1970 sezonunda 18 maçlık bir galibiyet serisi yakalamıştık. Evimizde çok farklı bir mağlubiyetle seri sona erince bir gazetecinin,” Eğer maçı kazansaydınız ne yapardınız?” sorusuna verdiği cevap beni mest etmişti. ”Eve giderim, scotch viskimi içer, karımın hazırladığı nefis yemeği yerim”. Eğer maçı kazansaydınız ne yapardınız sorusuna cevabı ise ,”Eve gider scotchumu içer, karımın hazırladığı nefis yemeği yerim.” olmuştu

ON BİR YÜZÜK 19

Devam decek...

Son Makaleler

Sevdirin Basketbolu

Başarılı Antrenör

Hızlı Hücüm